Böyle dehşetli bir asırda, insanın en büyük mes’elesi: İmanı kurtarmak veya kaybetmek davasıdır.Madem çok sevab istersin,ihlası esas tut ve yalnız rızayı İlahî’yi düşün.
Allah namına ver.. Allah namına al.. Allah namına başla.. Allah namına işle.. Vesselam
Bazıları dünyayı yutsa tok olmaz.
“Biz ki hakiki müslümanız, aldanırız, fakat aldatmayız.
Bir hayat için; yalana tenezzül etmeyiz!” Helâl dairesi keyfe kâfidir.
İlim azizdir, zelil etmek istemem.”
Madem nefsim emmaredir. Nefsini ıslah etmeyen başkasını ıslah edemez. Öyle ise nefsimden başlarım
“Kulum beni nasıl tanırsa, onunla öyle muamele ederim.”( Allah C. C.)
Dost istersen Allah yeter. Evet o dost ise, herşey dosttur.
Yârân istersen Kur’an yeter. Evet ondaki enbiya ve melaike ile hayalen görüşür ve vukuatlarını seyredip ünsiyet eder.
Mal istersen kanaat yeter. Evet kanaat eden, iktisad eder; iktisad eden, bereket bulur.
Düşman istersen nefis yeter. Evet kendini beğenen, belayı bulur zahmete düşer; kendini beğenmeyen, safayı bulur, rahmete gider.
Nasihat istersen ölüm yeter. Evet ölümü düşünen, hubb-u dünyadan kurtulur ve âhiretine ciddî çalışır.
* * *
(Lem’alar Mecmuası’ndan)
Allah’ım göğsümü îmâna ve İslâm’a aç.
Herkesin bu dünyada koca bir dünyası vardır.
Her şey kaderle takdir edilmiştir, kısmetine razı ol ki rahat edesin
O’nu tanıyan ve itaat eden zindanda dahi olsa bahtiyardır.
O’nu unutan saraylarda da olsa zindandır.. Gençlik damarı, akıldan ziyade hissiyatı dinler. His ve heves ise kördür, akıbeti görmez..
“Hak gelir, bâtıl ölür…”